6 Eylül 2010 Pazartesi

Bir Miting Anısı

Cumartesi gecesi, Ramazan boyunca yaptığım gibi haftasonunu arkadaşlarımla sahur yaparak geçirmek istemekteydim. Fakat yaklaşan Bayram hasebiyle şirkette işler yoğunlaşmış ve pazar günü de dahil olmak üzere iş yerinde mesai yapılacağı bildirildi. Ben pazar sabahı yapılacak sahur için babamdan izin almaya çalışırken, babam önüme iki seçenek sundu:
1- Sahura arkadaşlarının yanına git ama sabah 9'da iş yerinde ol;
2- Yarın Zeytinburnu'na Referandum için Mitinge katıl.

Ben babam fazla zorluk çıkarmasın hemde mutlu olsun diye, sabah 6'da evde olacağımı bile bile; "sabah 9'da işyerindeyim efenim" dedim ve izni alarak arkadaşlarımın yanına doğru gittim.

Ekip harika insanlarla dolu. 8 kişiydik artık pazar sabahı. klasik oynumuz olan "vampir-köylü" yü çevirdik. Biraz kavgalı gürültülü. Sonra sahur için beylerbeyinin üst tarafında harika manzarasıyla yer alan Messt Cafe'ye giderek sahurumuzu yaptık. Açıkcası keşke sahuru yine dilruba'da yapsaydık dediğim oldu. Çünkü daha fazla yiyip daha az hesap ödeyebilirdik.

Sabah 6 sularında eve girdiğimde ben hangi ara kalkıp saat 9'da iş yerinde olacağım stresi vardı üzerimde. Yattım uyudum nasıl olsa babam kaldırır diye. Öyle de oldu. Sabah 8:45 sularında babam uyandırmak için odama gelmişti. Uyandırdı "hadi" dedi. Uykusuzluktan ölüyorum. O an "baba mitinge gitmeye karar verdim." dedim.  Sevindi tamam dedi. Miting 15'te başlayacaktı. Ben 13:30a kadar uyurum dedim alarmımı kurup yattım.

Alarmdan 30 dk.önce kalktığımda yağmurun bir sağanak halinde yağdığını gördüm. "Ohh ulan şimdi ararım babamı yağmur var nasıl gideyim diyerek acıtasyon yaparım baba yüreği kıyamaz, hatta baba şirkete geleyim mi diye de sorarım zaten mesai saati bitimine yaklaşılmış boş ver der bende uyumaya devam ederim.." Çok güzel senaryo yazarım demişmiydim? :) - Şaka değil önemli gazetelerden birinde yazarlık yapan bir abi bana senaryo konusunda sen bu işi yapabilirsin demişti.-
Vel hasıl kelam. Aynı dediğim gibi babamı aradım, kafamda geçen tüm senaryoyu aynen uyguladım ve baba yüreği "peki tamam"a kadar olayı getirdim. Artık sadece telefonun kapanması ve benim yatağa girip uyuma faslım kalmıştı. Fakat babam telefonu kapatmadan önce öldürücü darbeyi vurdu bana. "Oğlum, başbakan bu davanın peşinden koşmak için şehir şehir geziyor; yağmur çamur demeden yorulmadan usanmadan davasını haklı çıkarmak için uğraşırken sen bir yağmuru sebep gösterip gitmeyecekmisin? İstersen hasta ol n'olcak sanki?"ve her zaman dediği gibi sonuna ekledi " Ama yinede sen bilirsin." Telefonu kapattık.

Baba; bu evlat acısı gibi koydu şimdi bana, isterse kıyamet kopsun gitmezsem kendime küfrederim. Hakkaten böyleydi, babam tek bir sözle damardan girdi bana.. 

Hemen yanıma alabileceğim birini bulmaya çalıştım. Benim sadık dostum Ercan ilk tercihimdi. Aradım; durumu anlattım, itiraz etmedi. Nasıl gidebilirizi araştırmaya koyuldu. Akp Ankara genel merkezinden başlayıp yaklaşık 8-9 kısa telefon görüşmesi yaptıktan sonra Beykoz ilçe teşkilatını aramak aklına geldi. Cevap güzeldi. Küçüksu iskeleden Miting alanına 13:30da direk tekne kalkacak yetişin. Haydaa; ben tüm bu olaylar olurken yatağın içindeyim hala. Teknenin kalkmasınada yaklaşık 10 dakka var. Nasıl kalktım, nasıl uykuda sağdan soldan kalkan saçlarımı indiridim inanın bilmiyorum. Tekne iskeleden ayrılırken ulaştık. Biz bindikten sonra yol almaya başladık Zeytinburnu'na doğru.

Yakın zamanda birde Filisting mitingine katılmıştım Levent'te. Hani şu Mavi Marmara olayından sonraki. İnsan ister istemez onlarca kişi arasına girdiği için bir tedirginlik yaşıyor. Malum terör olayları. Levent'teki eylem defazlaca bir güvenlik önlemi alınmamıştı. Kazlıçeşme alanına girerken fotoğraflarda görülen onlarca insan tek tek aranıyor. Ne kadar iyi aranıyor orası tartışılır ama yinede bir güven söz konusu. 

Biz miting alanına girdiğimizde saatlerimiz 15:30'u gösteriyordu. Başbakandan önce kürsüye orda bulunan milletvekilleri ve bakanlar çıktı. Sonra büyük bir coşku içinde Başbakan. Yanılmıyorsam herkesi selamladıktan sonra Fetih Marşından bir kaç kıta okudu ve konuşmasına başladı.

Ben Recep Tayyip Bey'i ilk defa canlı izleme fırsatı buldum. Tv'den belkide aynı konuşmaları çokça dinledim ama canlı olunca insanın hakikaten gözleri doluyor. Bu adam yüreğini koyarak bunu yapıyor. Hangi babayiğit biri bunca tehdit altındayken binlerce kalabalığın karşısına çıkabilir. Tek kurşunluk bir suikastle Allah Korusun herşey bitebilir.

Ama şunu farkettim oraya gelen insanların içinde Başbakana karşı inanılmaz bir sempati var. Hakikaten gönülden seviyorlar. Çok öncesini bilemiyorum ama sanırım Andan Menderes'ten sonra bu denli gönülden sevilen ilk Başbakan..

Baktık miting bitmek üzere teknemize geç kalmamak için erkenden yola çıktık iskeleye doğru. Bizim gibi çok insan vardı geri dönmeye başlayan ta ki "İmralıyla görüştüğümüzü ispatlayamayan Şerrefsizdir!" sözünü duyana kadar. Herkes aynı anda geri döndü, bir coşku bir heyecan "Yaşa Başbakan!".. Millet bu sözü duyunca kendinden geçti. Ben dahil.

 Teknemize dönüp eve doğru yol almaya başladık...




O gün için sadece iki şey yüzünden üzüldüm:
1- Organizasyon işleri yapan akrabalarımdan birinin sahnenin arkasında olması. Bende orda olabilirdim.
2- Kadir gecesi iftara yetişemeyince orucu zamanında açamamak oldu..

Miting ile ilgili tüm gelişmeler ilgili haber sitelerinde var. Ben sadece kendi hissiyatımı dile getirmek istedim..

Saygılar Efendim..

Allttaki fotoların çekimleri bana aittir.